Kamu yönetimi ve ilişkili alanlarda ortaya çıkan gelişmelerle ilgili olarak farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen "TİAV Çarşamba Konferansları Serisi"nin 6. Konferansında, 30 Ekim 2013 günü İçişleri Bakanlığı Konferans Salonunda Prof. Dr. Mete Tunçay, "Cumhuriyet Döneminin İlk Sekiz Yılında Siyasi Akımlar ve İdareye Yansımaları" konusunda konferans verdi. Konferans sonunda Prof. Dr. Mete Tunçay’a, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Seyfullah Hacımüftüoğlu tarafından bir plaket verildi.
Prof. Dr. Tunçay, “33 yıl önce yayınlanmış, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması adlı kitabım birkaç basım geçirdi. Her basımda düzeltmeler yapıldı. En son 6. basımda ben yanlışlardan, hatalardan arındırmak amacıyla düzeltmeler yaptım” dedi. Böylece bilimsel çalışmaların, yapılan eleştiriler ve ortaya çıkan yeni gelişmeler karşısında yenilenmesinin gerekliliğine ve önemine işaret etti.
“Takriri Sükûn Kanunu’nun önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü dün 90. sene-i devriyesini kutladığımız Cumhuriyet önemli, ama sembolik olarak önemlidir. Yoksa 1923’te Cumhuriyetin ilanından iki üç ay öncesi ile sonrası arasında hiçbir fark olmadığını iddia edebiliriz.”
“Atatürk’ün bir sözü insanların yanılmasına sebep oluyor. Yarın akşam cumhuriyeti ilan edeceğiz. Çankaya’da böyle bir şey söylemiş olabilir ama o yaz zaten Cumhuriyet tartışmasıyla geçmiştir. Yani Ekim ayının sonuna kadar, Haziranda, Temmuz’da, Ağustos’ta Eylül’de, Cumhuriyet basında tartışılmıştır. Aslında milli mücadelenin başlamasında itibaren farklı bir devlet sisteminin olduğu anlaşılıyor. Cumhuriyetin de manası devlet reisinin hanedan üyesi sıfatı ile belirlenmediği yönetim biçimidir. Yani seçildiği bile demiyorum, çünkü bir darbe ile devlet başkanı olunca bir yerde orda Cumhuriyet ortadan kalkmıyor. Ama devlet başkanı, hanedan üyesi sıfatı ile devlet başkanlığını almıyorsa orası cumhuriyettir.”
“Birinci TBMM 23 Nisan 1920’de açılan meclis o vakitten beri Türkiye’de görülen belki en geniş tabanlı meclistir.”
“İstiklal Mahkemelerinin belki faydalı tarafları da var. Birisini hatırlayacaksınız, bunlar milli mücadele başında asker kaçaklığına karşı bir tedbir olarak milletvekillerinden oluşan özel kurullar olarak kuruldu. Sonradan siyasi amaçlarla kullanıldı. Şimdi, Birinci Meclis çok geniş bir manada, çok demokratik bir meclisti. Her şey tartışılıyordu ve hem de savaş yürütülürken bunun yapılması inanılmaz bir şeydi. Düşünün ki, tek tek bakanlar meclis tarafından seçiliyordu. Yani kabine sorumluluğu yok. Başbakanın şu bakan, bu bakan olsun deme hakkı yok. İşte meclis reisi sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa bunu mükemmel idare etti.”
“Birinci dönem sona erdirildi ve ikinci dönem toplandı. İkinci döneme de, mümkün olduğu kadar birinci dönemdeki muhalifler sokulmadı.”
“1925 Mart’ında Takriri Sükûn Kanunu’nun çıkması, Türkiye’de önemli bir şeyi değiştiriyor.”
“Dolayısıyla ben 1925 yılında çıkartılan kanunla Türkiye’nin o zamana kadar gidilen yönden farklı yöne girdiğini gördüm. O zamana kadar siyaset vardı 1. dönemde hatta 2. dönemde de. Unutmayın ki, İkinci Dönem 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu yaptı ve o kanun yapılırken Mustafa Kemal Paşa ve onun sözcüleriyle bir hayli tartışıldı. Şimdi onlar, Reisicumhur’a birtakım imtiyazlar tanımak istiyorlardı. Bu komisyon ve meclis çoğunluğu buna razı olmadı. Mesela fesih konusunda Cumhurbaşkanı’na bir hak verilmedi. Hani dengeler ve denetler sistemi vardır, kuvvetler ayrılığında, yürütme organında yasama organına karşı fesh etme yetkisi olursa, bu bir silahtır. Mesela bu yetki Cumhurbaşkanına, talep edildiği halde, verilmedi.”
“Bizim Cumhuriyetimizin ilk 4-5 ayı Halifeli Cumhuriyetti. İnsanların kafasında devletin başında Cumhurbaşkanı mı var, Halife mi var çok açık değildi.”